![]() |
Tamer Ashraf |
Gündem hızlı değişse de biri diğerini önemsiz hale getirmiyor.
Dün AKP ve MHP tarafından meclis başkanlığına verilen partilerin İttifakına cevaz veren "uyum düzenlemesi" teklifi Türkiye'nin gündemine oturdu…
Milli iradeyi sandıkta bütünleştiren bu düzenlemenin gündemi doldurması öneminden kaynaklanıyor.
Bu düzenleme de ne var?
Düzenleme bazı çevreler tarafından "barajı" meselesi olarak algılansa da, asıl temel amaç; millet iradesinin sandığa yansıyan oy oranıyla mecliste temsiline olanak tanıyan önemli bir düzenlemedir.
Yani temsilde adalet ilkesinin işlevsel olarak temin edilmesine olanak tanıyan bir taslaktır.
Kaldı ki; yönetim de istikrar amacı ile 1982 anayasasına konulan Baraj halen devam etmektedir.
İsteyen Parti tek başına da seçime girebilir.
Seçim ittifakı "koalisyon" değil, sandıkta halkın önüne çıkmak için yapılan bir yöntemdir.
Bu yöntem halkın oylarının heba olmaması ve milli iradenin tam anlamı ile TBMM de temsil edilmesi yöntemidir…
Düzenleme iki partiyi koalisyon şartlarına hazırlamıyor.
Burada amaçlanan yönetimde istikrarın korunması için konan yüzde 10 baraj sınırını altında oy alan partilerin ittifak modeli ile oy kendilerine veren iradenin mecliste temsiline imkân tanımaktır.
Bu düzenleme hem demokrasi çerçevesinde her kesimin temsil ilkesini koruyan, hemde partilerin aldığı oyların mecliste temsilinin temini açısından önemli bir düzenlemedir…
Algı mühendisliği ile bu kazanımı çarpıtmanın gereği yoktur…
Bu arada gündemin en önemli konusu olan Afrin'de kritik süreç de devam ediyor.
Esad rejiminin yeniden PYD kartını ortaya sürmesi kritik bir süreç başlattı.
Suriye iç savaşının ilk günlerinde rejimini koruma telaşındaki Esad'ın Sınır bölgemizi PKK/PYD terör örgütlerine terk etmesi o dönemde "rejimin küçülme manevrası" olarak yorumlanmıştı.
Ancak bugün gelinen noktada Esad'ın Afrin'e PKK/YPG ye yardım için rejim askeri gönderme girişimi Rejimin örgütlerle "gizli bir anlaşma" içinde olduğunu gösteriyor.
O günlerde Türkiye Suriye ilişkilerindeki kırılganlık Esad'ın bölgeyi terör örgütlerine terk etmesi ile Türkiye sınırlarına karşı yapılan bir hamleydi.
Esad'ın bu hamlesi Türkiye ile Suriye arasında Hatay'dan Irak'a uzanan uzun bir sınır hattına PYD gruplarının yerleşmesi ve Abdullah Öcalan posterlerinin asılmasına sebep olmuştu.
Esad'ın 2012 de Türkiye'ye karşı planladığı oyun 6 yıl sonra yeni versiyon olarak yeniden vizyondadır.
Rejimin 6 yıl önce PKK/PYD ye terk ettiği bölgeye konvoyla destek gönderme girişimi şimdilik önlendi.
Şam rejiminin PKK ile işbirliği yaparak Türkiye'nin Afrin'deki başarısını engelleme yönelik girişimi kabul edilemez küstahlıktır.
Ancak, Rejim konvoyunun TSK tarafından püskürtülmesi oyunu bozarken, Esad'ın PKK/YPG teröristlerine "rejim üniforması giydirme" oyunu da TSK'nın "kim olursa olsun vururuz" kararlılığı engellenmiştir.
Fakat süreç daha kırılgan ve yeni hamlelere açıktır.
Türkiye tarafından, "Zeytin Dalı' Operasyonu" PKK uzantısı PYD/YPG'ye karşı başlatılmışken, bu kez rejimle de karşı karşıya gelme ihtimali var.
Rejim ile yaşanacak bir çatışmanın Dünya'da nasıl karşılanacağı ve Rusya ile ilişkileri nasıl etkileyeceği şimdilik bilinmiyor.
En doğrusu Esad'ın Suriye'nin kuzeyinden çekilip bölgeyi PKK ya nasıl terk ettiğinin, bugün yeniden Teröristlerle işbirliği içinde olduğunun dünyaya anlatılmasıdır.
Terörist sevicisi ABD'den sonra Esad'ın Teröristlerle işbirliği elbette kabul edilemez bir yanlıştır…
Rusya ve İran'a gelince…
Önümüzde iki bilinmeyenli bir denklem var.
Birincisi Rusya…
İkincisi İran'dır…
Bu iki denklemi de çözmek durumundayız.
Çünkü Rusya Şam'a en yakın konumda olan ülkedir.
Hatta Rusya, Afrin üzerindeki Suriye hava savunma sistemlerini kuran ve kontrol eden güçtür.
Bu nedenle Türk Hava Kuvvetleri'nin operasyonlarının Rusya ile seviyeli bir koordinasyon içinde icra edilmesi Şam rejiminin bölgedeki sinsi planlarını bozacaktır…
İran ise, bölgede faal ve eğittiği milislerde bu kritik bölgede yer tutmaktadır.
İran'ın desteklediği milis güçleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sahada karşı karşıya gelme ihtimali Türkiye ile İran ilişkilerinde sıkıntı yaratma potansiyeli taşıyor.
Afrin coğrafyasında ABD-Rusya-İran-Şam satranç oynarken Türkiye'nin Zeytin dalı hamlesi oyunu bozmuştur.
Şimdi karşı hamleleri iyi algılayıp, ona göre diplomasi dâhil hamle planlamak daha rasyonel bir yaklaşım olacaktır…
Sonuçta, TSK bölgede askeri açıdan zaten gereğini yapıyor.
Fakat sinsi senaryoların önlenmesi bakımından diplomasi de ihmal edilmemelidir.